Bölge08:40, 28 Şubat 2014
Hocalı: efsane ve gerçek, film ve senaryosu
Hocalı provokasyonu ardından Bakü’de iktidarın metazori el geçirilmesi sonrasında (1992) Ebulfeyz Elçibey liderliğindeki Azerbaycan’ın yeni yönetimi, Hocalılılara yönelik kendi hunhar cürümlerini gizlemek amacıyla provokasyonu, Karabağ kuvvetleri tarafından sivil sakinlere karşı yapılan «katliam» olarak gösterek, olayaları maksatlı çarpıtma girişiminde bulundu. Bu politika Azerbaycan yönetimi tarafından bu güne dek sürdürülmektedir.
"Açlıkla ateş arasında"
"Hayatlar pahasına iktidar"
Filmlerin senaryoları
00:00 | 2 Eylül 1991′de bağımsızlığını ilan eden Dağlık Karabağ Cumhuriyeti bir kaç aydan beri tam bir abluka altında tutulmaktadır. Bağımsızlığını yeni kazanan Artsakh’ı dış dünyaya bağlayan bütün ulaşım yolları kapalı olup, OMON adlı güvenlik güçleriyle, Azerbaycanlı eşkıya çetelerin kontrolu altında bulunmaktadır. Başkent Stepanakert ve Azerbaycanlıların yaşadığı yerlerin yakınlarındaki Ermeni köyleri bir kaç ay boyunca gece gündüz demeden top ateşine tutulmaktadır. Ateş çemberi içinde bulunan Karabağ Ermenileri (Artsakhlılar) uzun süredir Azerbaycan polisiyle, silahlı çeteler tarafından soyulmaktadır. | ||||
00:32 | Zotov’un röportajı: Bu Stepanakert kilisesinin çanıdır ama, sessizdir, çünkü her gün burada, şehirde yaşayan herkes başka sesler – konut mahallelerine yönelen “Grad” roketlerinin sesini – duymak zorundadır. Ondan sonrasına ne kalıyor işte. Bu merdivende üç insan birden öldürüldü, biri mucize eseri kurtuldu sadece. Şehir kuşatma altındadır, şehir sakinleri çoktandır – ilk füzelerin kurbanlarını kendi evlerinde vurduğu bu talihsiz 16 Şubat sonrası – bodrumlarda yaşıyor artık ! | ||||
00:57 | Röportaj – İşte ikamet yerlerine karşı kullanılan kötü üne sahip “Grad”. Bu bir kitlesel imha silahıdır. Şehir ve köylere karşı kullanılması uluslararası sözleşmelerle yasaklanmıştır. 1975 yılında Sovyet ordusu bu silahı Angola’da kullanarak Güney Afrika ordusunun ilerlemesini durdurmuştu. Uzmanlara göre iki-üç salvo atışı Güney Afrika ordusunun durdurulması için yeterli olmuştu. Bugün bu roketleri Stepanakert’e karşı kullanmaktadırlar. | ||||
01:24 | Röportaj - İşte, lütfen, tam evin içinde, bak iki tane işte. Bu vahşettir…Katledilmişlerin çekimleri, şahitler (şehitler) ve hekimin senkronları. - Dün, neredeydi? - Burası Kirov caddesidir, şu an Grad roketi düştü… iki mermi parçası da kafasına… - Dün kaç kişi yaralandı? – 7 kişi. - 7 kişi mi? – 6-7 kişi, onların arasında bir aile: iki küçük çocuk, babası ağır durumundadır, annesi de yaralıdır. - Grad, Grad ateşinden sonra. - Yani burada şehirden mi? – Evet. - Savaş alanından insanlar daha az mı getirtiyorlar? - %80 Grad’dan, %20-15 savaş alanından. – Yani siviller mi? - Öncellikle siviller zarar görüyorlar. İşte onun üç çocuğu öldürüldü. | ||||
02:16 | Stepanakert şehir sakini: Komşumun oğlu 27 yaşındayken Kırkjan’da öldürülmüştü. Kendi evlerinde, cenazesinde ağlıyorduk ki biri geldi:-Ay kız, burada niye ağlıyorsun? Tüm akrabaların kırılmıştır, – dedi… Dondum ve koşarak hastahaneye gittim. Hatırlamak istemediğim çok hatıralar var… | ||||
02:43 | Burkova: Evet, çok insan öldü, Tüm Stepanakert şehri mağdur oldu… | ||||
02:54 | Alıntı – Yuri Girçenko:Ağdam’dan 7 km. uzakta bulunan Uzundere’de Bombardıman Birliği’nin silah deposu vardı. Yiğitlerimiz, saldırı neticesinde 200 ton askeri teçhizat elde ettiler. Ganimette 200 vagon reaktif roket mermisi de vardı. Bu roketler Stepanakert’in bombalaması için tahsis edilmişlerdi. | ||||
03:26 | Arkadi Ter-Tadevosyan: Ağdam’daki silah depolarında bu kadar çok teçhizat varlığı ve bu teçhizatın buraya kadar havadan ve patikalardan atılması, Hocalı’yı gece gündüz demeden Stepanakert’i yaylım ateş altında tutan öyle güçlü bir merkeze dönüştürme imkanı sağladı. | ||||
03:50 | Aşot Khaçaturyan: Onlar Hocalı’dan Stepanakert’i ateş altında tuttular, şehir aynı anda Şuşi’den de ateş altında bulunuyordu. Hocalı’da salvo ateş, BM-21 marka Grad, bir çok Alazan ve Kristal türü roketatar sistemleri yerleştirilmişti. | ||||
04:10 | 1992 yılının Şubat ayında bir hafta zarfında Stepanakert’e günde 160 Grad roketi atılmaktaydı. | ||||
04:19 | Levon Melik-Şahnazaryan: Kurbanların ve şehirdeki yıkımların sayısı fazlasıyla büyümekteydi. Saldırılar Şubat ortalarında neredeyse soykırım niteliği taşımaya başlamıştı artık. Çünkü bir kaç noktadan ateş ediyorlardı. Bunlar sivil yerleşim yerleriydi, Azerbaycanlıların yaşadığı Şuşi, Canhasan, Hocalı gibi yerler. | ||||
04:46 | Kamera ardındaki ses: Bakü’deki yönetim Stepanakert’in bombalanmasında, salvo ateş sistemlerinin siviller çerçevesinde kitlesel imhaya, tarihi kültürel ve mimari eserlerin, toplumun yaşadığı binaların yıkılmasına sebep olduğu gerçeğini görmezden geliyordu. Bu da uluslararası insani tüm normların başlı başına ihlal edilmesiydi. | ||||
05: 16 | Pisarenko’nun röportajı: “Vesti”nin muhabiriyle özel sohbetinde Rafaelli, Stepanakert’te yaşayan sivillere karşı yasak silahların kullanılmasının cinayetten başka birşey olmadığını belirtti. | ||||
05:32 | Daha sonra Azerbaycan yönetimi, sivilleri ateş altında tutmasının etnik temizlik politikasının bir devamı olarak, Ermenilerin kendi vatanlarından ayrılmaya zorlama niyetinde olduğunu saklamayacaktı. Bir kaç yıl sonra Azerbaycan üst düzey yetkilileri bunu itiraf edeceklerdi. | ||||
05:56 | Alıntı: Lala Şövket Haciyeva 100 gün boyunca çeşitli silahlarla Stepanakert’i ateş altında tuttuğumuz halde, Ermeniler şehri terk etmediler, sizse daha ateş sesini duymadan kaçıp-gittiniz. | ||||
06:35 | Burkova: Top ateşinde bulunuyorlardı, yıl 1992′ydi. Biz bodruma taşınmıştık, hatta oraya Noel Ağacı da koymuştuk. Nice evler yıkılmış, nice insanlar kurban olmuşlardı, durum feciydi ama, cesurca direniş gösteriyorlardı. | ||||
07:02 | Başkent Stepanakert’in nüfusuna Azerbaycan’ın değişik yerlerinden zorunlu göç ettirilmiş yaklaşık 35 bin civarında Ermeni göçmenler de eklenmiş, buraya barınmaktalardı. Ve özellikle de bu nedenle durum çok daha kritikti, çünkü içeriden ve dışarıdan abluka altına alınması neticesinde başkent Stepanakert yakıt ve ulaşım olanaklarından men edilmiş olmasından dolayı yiyecek zorluğuyla karşı karşıya bulunmaktaydı. | ||||
07:29 | Şehirde elektrik kesintisi had safhaya varmış, susuzluk başgöstermişti. İnsanlar kendi evlerini bırakıp binaların bodrumlarına taşınmış, tüm şehrin bodrum katları sığınak ve barınaklara dönüşmüştü. | ||||
07:38 | Kız: Ben o zaman 12-13 yaşlarındaydım. Bodrumlarda gecelediğimizi hatırlıyorum, çok zor bir dönemdi, su yoktu, ışık yoktu, biz çok uzaklardan bidonlarla su taşıyorduk. Sokakta oynarken patlama duyduğumuzu hatırlıyorum. Hemen sığındığımız bodruma koştuk. Ancak sonradan bir binanın yıkıldığını ve içerisinde bulunan insanlardan birçoğunun öldüğünü öğrendik. | ||||
08:05 | Büyükanne: Yemeklik buğday aldık, değirmen taşıyla ufaladık, pirinç yoktu. Biraz fasulye vardı, çorba pişirirdik, ne bileyim, tarlalara gidiyorduk, yeşillik topluyorduk, ebegümeci falan gibi, bilmem ki, yeşillikle yaşıyorduk işte. Evimizde ekmek olmadığı zamanlar da vardı ama, ebegümeci pişirdik, suyunu içtik, ekmeksiz yedik, dayandık, ölmedik geçindik, bugüne kadar da yaşamaya devam ediyoruz hala ! | ||||
08:41 | Çekim: Su kuyruğu. | ||||
09:03 | Büyükanne: Bir kaç su kaynağı vardı, geceleyin gidip orada kuyruğa girip, sıra bekliyorduk, geceleri suya gidiyorduk ki, roket ve mermiler altında kalmayalım… Bir yandan Kırkjan, öte yandan Şuşi’den hiç durmadan ateş etmektelerdi… | ||||
09:28 | Levon Melik-Şahnazaryan: 1992 Şubat-Mart aylarında Stepanakert’teki yönetim kişi başına ayda sadece 400 gram un tahsis edebiliyordu. | ||||
09:48 | Alıntı – Anjelika Çeçina:21-25 Ocak arasında Stepanakert’teydim. Şehirde eskisi gibi ne elektrik, ne de su vardı. Çay içmekten çekiniyordum, çünkü su çok büyük zorlukla sağlanıyor, zar-zor getiriliyordu. Karnelerle erzak elde edebilmek dahi mümkün değildi. Şehirde açlıktan şişenlere rastlanıyordu. Stepanakert, neredeyse İkinci Dünya savaşında kuşatma altındaki Leningrad’ı hatırlatıyordu. | ||||
10:10 | Levon Melik-Şahnazaryan: Bu dönemde Azerbaycan, Stepanakert’te çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Ermeni nüfusu bütünüyle yoketme niyetinde bulunuyordu sanki ! | ||||
10:21 | Bütün bunların tek bir amacı vardı: Karabağ (Artsakh) topraklarındaki yerli Ermeni nüfusun yaşamını dayanılmaz hale getirerek, kendi vatanlarını terk etmeye zorlayıp, onlardan boşalan yerlere Azerbaycanlıları yerleştirmek. Bakü yönetimi bu şeytani amaca ulaşmak için, abluka altına alınmış Artsakh’ı böylesi metodlarla elde edeceğini düşünüyordu. | ||||
10:52 | Oturup kadere boyun eğmek yerine ablukayı yarma kararı verildi. | ||||
10:57 | Kamera ardındaki ses: O zaman Azerbaycan’ın pek rahatlıkla kullandığı birkaç ateş ocağı bulunmaktaydı. Zayıf düşmüş Karabağ, onları susturabilmek için gerekli kaynak ve imkanlara sahip değildi. Sırayla hareket edilmeliydi. Ve bu sırada ilk yeri Azerbaycanlıların Stepanakert’in sivil halkına durmaksızın ateş kusan noktası Hocalı almıştı. | ||||
Aşot Khaçaturyan: Hocalı’nın Karabağ’da stratejik önemde bir yeri vardı. O, Stepanakert-Askeran-Marduni-Mardakert yollarının kavşağında bulunuyor olduğundan, başkenti tüm diğer bölgelere bağlayan ateş kusan bu ocağın susturulması gerekliydi. Ayrıca Karabağ’dan yaralılarla, kadın, çocuk ve ihtiyarları ateş altından çıkarıp uzaklaştırmaya imkan sağlayacak tek havaalanı da oradadır. | |||||
Kamera ardındaki ses: 1991 sonbaharından beri Stepanakert havaalanı erişilmez durumdaydı. Azerbaycan OMON’u kontrol etme adı altında etnik Ermenilerin onurunu rencide eden tutum sergileyerek, onların seyahat etme özgürlüğü ve halkın günlük yaşam ihtiyacını sağlayacak her türden yüklerin ulaşımı engelleniyordu. Aynı zamanda durum tesbitinde bulunmak üzere bölgeyi ziyaret etme misyonuyla Karabağ’a gelen uluslararası gözlemcilerin girişi de engelleniyordu. Bu engellemeler yetmezmiş gibi, 1992 başlarında havaalanı bütünüyle kapatıldı. | |||||
12:01 | Slavik: Beni bir Rus olarak yapılanları olay yerinde gözlemleyip-öğrenmek için bir kez havaalanına gönderdiler. Orada vuku bulanları gören hiç bir normal insan ikinci defa oraya gidemezdi. Yerevan’da yüksek eğitim gören ve sınavlara gitmek durumundaki Ermeni öğrencilerle havaalanında yapılanların şahidi olan hiç kimse oraya gidemezdi. | ||||
12:28 | Ştetina: Stepanakert havaalanının komutanı Haciyev’i hatırlıyorum. Beni YAK (ЯК) – 40 uçağıyla Stepanakert’ten Yerevan’a yolcu etmişti. O bir katildir bence, çünkü geceleri nasıl masum insan avına çıktığını bana şahsen anlatmıştı. Bu onun hobisiydi. | ||||
Kamera ardındaki ses: Bu insan avı Haciyev’in emir altındakilerle, Hocalı’ya yerleştirilen eşkiya çetelerinin eliyle gerçekleştiriliyordu. | |||||
Dana Mazalova: Ben oraya Haciyev götürdüğünde gittim. Polyaniçko’nun beni atmasından sonra, biz Andrey Kapustin ve Mirik’le havaalanındayken onu Ermeni konyağıyla sarhoş ettim, o bizi uçağa değil, askeri cemseye VAZ-ik’e bindirdi. Gençler arabanın arka koltuğunda uyumuşlardı, yağmur yağıyordu. Biz bu yoldan gidiyorduk ve ben Ermenilerin, o da bilhassa biz arabadayken ona suikast düzenlememesi için dua ediyordum. Haciyev zilzurna sarhoş halde, kiminle konuştuğunu bile unutmuşken bana… kanın tadını anlatıyordu. Duyduklarımın inanmazlığından gözlerim faltaşına dönmüştü. Ben gözlerimi saklamak için başımı ona döndüremedim. | |||||
13:15 | Arkadi Ter-Tadevosyan: Onlar ani ve beklenmedik çıkışlarda bulunmaktalardı. Bir yere yükseliyor, bizimkilere saldırıyorlardı, işte bu ana yolunu ateş altında tutmaktalardı. | ||||
13:27 | Şehit: Hocalı’ya girdim, orada yükselen bir yolağzı vardır, bir haç gibidir, sağ taraftan arabama ne olduğunu anlamadığım şeyler döküldü birden, dolu yağıyordu sanki, taş-demir parçası ve daha ne olduğunu bilmediğim şeyler yağıyordu, ne olabileceği belli değildi. | ||||
13:39 | Kurban: Hocalı’da dövülmüş iki kardeş– Hocalı’ya gitmiştik, şehirde paramparça edilen arabamızı ne hale getirdiklerini kendi gözlerimle gördüm, Ermenileri katlettiklerini duyduk, olanları öğrenmek için oraya gittiğimde Türkler bizi ateşte tuttular, biz de onlara cevap vermek isteyince yaralandık. | ||||
14:00 | Hekim: Pek çok karın ve mide yaralanmaları halinde, muhtemelen göğüs kafesi ve karın boşluğuna sızan yaralar da vardır. | ||||
Kamera ardındaki ses: Etnik Ermenilere karşı böylesine azgın bir saldırganlık daha konfliktin ortaya çıktığı 1988′de başlamıştı. | |||||
14:32 | Dövülmüş gençler: - Ne zaman ateş ettiler? Dün mü, yoksa bugün mü? - Dün. - Nerede? - Hocalı’da. - Hocalı’da ne işin var? - Arabayla oradan geçiyordum… - Hangi köyden? – Rev’den. - Arkandan da mı vurdular? - Evet, Hocalı’nın içinden geçerken. - Bu kadar küçük çocukların olduğunu bilerek de vurdular, öyle mi? | ||||
15:20 | Kamera ardındaki ses: 1992′de Hocalı askeri anlamda büyük bir öneme sahipti. Hocalı, Şuşi-Ağdam yolunun orta kısmında bulunarak, bir yandan Askeran, öte yandan Stepanakert’i kıskaca almak için en uygun stratejik noktaydı. Bu nedenle de Bakü’deki yönetim Hocalı’nın saldırı silahları ve onları kullanacak kadroyla doldurulması konusunda özen göstermekteydi. | ||||
15:49 | Aşot Khaçaturyan: Özel Müfreze Birimi OMON güçlerinin Hocalı’ya yerleştirildiği söylense de bunlar aslında yasadışı paramiliter birliklerdi. Azerbaycan mahpushanelerindeki mahkümları alelacele serbest bırakarak, onlardan sözümona ‘askeri’ birlikler oluştururlar, ellerine silah verip, askeri kıyafet giydirirerek Karabağ’a gönderirler. | ||||
16:13 | Kamera ardındaki ses: Bakü’nün stratejisi Ağdam ve Hocalı’dan ateş arasına alınan Askeran’a yönelik saldırılara da dayanmaktaydı aynı zamanda… Askeran’ın ele geçirilmesinden sonra da Şuşi ve Canhasan’dan durmak bilmeyen bombardımanla başkent Stepanakert’in nihai ablukasına başlanacaktı. Bu tehlikeyi bertaraf etmenin tek yolu Hocalı’nın ele geçirilmesiydi. Ateş püskürten bu ocağın zararsız hale getirilmesi, Askeran ve Stepanakert şehirlerinin hassasiyet sorununu çözebilirdi. Hocalı’nın kurtuluşundan yaklaşık iki ay sonra – 7 Mayıs 1992′de – Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Stepanakert’i ele geçirmek amacıyla başarısız bir saldırıda bulundular. Bu fiyaskonun ilk sebebi ateş ocağı Hocalı’nın Ermeniler tarafından etkisiz hale getirilmiş olmasıydı kuşkusuz. | ||||
17:27 | Böylece Dağlık Karabağ Cumhuriyeti Azerbaycan tarafından aralıksız top ateşi altında tutulmaktaydı. Karabağ’ın başkenti Stepanakert’e Ağdam, Hocalı ve Şuşi’den ölüm püskürten ateş altındaydı. Erzak, ilaç ve yakıt kıtlığından dolayı durum özellikle Stepankert’te kritikti: 80 bin insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyordu. Azerbaycan, Ermeni tarafının direnişini kırmak amacıyla aynı anda üç koldan, Şuşi, Ağdam ve Hocalı’dan saldırırken, Hocalı’ya ardı ardına silah, teçhizat ve insan yığmayı sürdürmekteydi. | ||||
18:09 | Levon Melik-Şahnazaryan: Hocalı’nın önemi hem Azerbaycan, hem de bizim için gerçekten çok büyüktü. Ancak, Hocalı Azerbaycan için bir saldırı ve yıkım noktası olmayı sürdürmesine rağmen, bizi hayatımız, her şeyden önce de çocuklarımızın hayatını kurtarmak ilgilendiriyordu. | ||||
18:54 | Armine Adibekyan (Zenofobinin önlenmesine yönelik çalışmalar yöneticisi): Bakü Hocalı’nın önemini çok iyi biliyordu, çünkü o Ermenilerle meskun olan Artsakh’ın tam ortasında bulunuyordu. Ayrıca, Hocalı Stepanakert’i, Askeran, Mardakert, Hadrut bölge merkezlerine bağlayan tek asfalt yolu kontrol altında tutmaktaydı. | ||||
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |