Röportaj13:15, 28 Şubat 2014
Hrant Kasparyan: Türkiye demokrasi adına söz söyleme hakkına sahip meşru bir zemini kalmayan bir ülke artık
2 yıl hapis cezasına mahküm edilen yazar, turizmci,
dil bilimcisi Sevan Nişanyan’ın tutuklu bulunduğu daha esnek
olan Torbalı açık cezaevinden Buca
Kapalı Cezaevi’ne sevk edilmesi bildirildi.
Ermenihaber sitesi Nişanyan’ın kapalı cezaevine sürgün edilmesi, maruz kaldığı
kısıtlamalar, kabul edilen yeni internet yasası, getireceği engeller ve
kısıtlamalar hakkında Türkiyeli Ermeni gazeteci Hrant Kasparyan ile konuştu.
- Sevan Nişanyan’ın kapalı cezaevine sevk edilmesi, onun susturulması anlamına mı geliyor? Gardiyanın hırsızlık olayını yazdığı
gerekçesiyle sorgulanan Nişanyan, bundan böyle kapalı cezaevinde mi
tutulacak?
Sevan Nişanyan’ın, cezası az olanların tutulduğu ve koşulları daha esnek olan açık cezaevinden Buca Kapalı Cezaevi’ne sevk edilmesi sürgün ve cezalandırma anlamına geliyor. Bu bir sindirme ve yıldırma girişimidir. Torbalı Cezaevi’ndeyken kredi kartını çalan bir gardiyanı ifşa ettiği için sürgün edilmesi, Sevan için nasıl adaletsiz bir sürecin işletildiğini, Sevan’ın nasıl bir adaletsizlikle karşı karşıya olduğunu apaçık ortaya çıkartmaktadır. Sevan Nişanyan’ın kapalı cezaevine sevk edilmesi, onu yalnızlaştırmaya, düşünsel alandaki katkılarına set çekmeye çalışmaktır. Kitaplar yazan, köy inşa eden, ülke gelişimine katkıda bulunan, düşünce özgürlüğü alanında ödüller alan, Hrant Dink ödülüne aday gösterilen bir aydının akıbetinin salt bir cezaevi yönetimine bırakılması, Türkiyelilerin adalet algısı konusunda ağır bir yara açmıştır. Bu seviyedeki bir “adalet” anlayışının Nişanyan’ı ne kadar süre kapalı cezaevinde tutacağını tahmin etmek zor.
- Nişanyan niçin baskılara maruz kalıyor?
Sevan Nişanyan,
bugünlerde Türkiye’yi sarsan hırsızlık, yolsuzluk/dolandırıcılık gibi yüz
kızartacak bir suçu olmadığı için, fakat düşündüğü ve ifade ettiği doğrular
onlara uymadığı için cezaevinde. Böyle bir ortamda, yargı ve adalet
mekanizmasının devletin resmi ideolojisi refleksleriyle hareket ettiği daha da
belirginleşiyor. Türkiye’de görünür ve hissedilir olan devletin resmi ideolojisi,
yalana dayanmakta ve kitlelere baskı, zorbalık, zulüm, hapishane, sürgün,
katliam ile kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Üniversiteler, mahkemeler, gazeteler, kitle haberleşme
araçları tamamen bu resmi ideoloji çerçevesinde hareket edebilmektedir. Sevan, insan haklarına aykırı
olan, tektipleştirici, “Türk-Sünni” unsurunu esas alan bu ideolojinin
sorgulandığı “Yanlış Cumhuriyet” başlıklı bir kitap yayımladı. Kitabın yayımlanmasının
ardından ona yönelik olarak yine bir takım “inşaat çalışmaları” gerekçe
gösterilerek davalar açıldı. Yani uygulanmakta olan bu taktik bir yenilik değil
ve bu kurnazlığın ifşa edilmesi, önlem alınması gerekiyor.
Şirince köyünü ihya
eden Nişayan’ın yaptığı eserler için kendisine ödüller verilmesi gerekirken,
devlet, daha yenileme ve restorasyon sürecindeyken bile Nişanyan’a zorluk
çıkartmaya, onu engellemeye çalıştı. Koca bir köyü turizme kazandırarak bölgeye
canlılık kazandıran Nişanyan, Şirince’deki kendi arazisi üzerine yaptığı iki
duvarın “kaçak” olduğu gerekçe gösterilerek mahkûm edildi ve cezaevine
gönderildi. Uluslararası arenada tanınan bir insan hakları kuruluşu olan
Amnesty International Sevan’a biçilen ceza hakkında yaptığı açıklamada,
“Nişanyan’ın kaçak inşaattan cezaevinde olması inandırıcı değil” dedi. Hepimiz
Sevan’ın bir tür “kaçak inşaat” suçundan mahkûm edilmediğini, asıl olarak dile
getirdiği fikirlerinden ötürü yargılandığını biliyoruz. Bu durum Türkiye’nin
düşünce ve ifade özgürlüğü karnesine yeni bir skandal olarak geçmektedir.
Devlet, kurnazca davranarak fikirlerinden ötürü doğrudan yargılayamadığı bir
aydını, başka yapmacık bahaneler uydurarak hapse mahkûm edememelidir. Şayet
böyle oluyorsa, düşünce özgürlüğü ve insan hakları örgütleri bu duruma sessiz
kalmamalıdır.
- Düşünce ve ifade özgürlüğüne yeni bir engel olarak, kabul edilen yeni
internet yasası gösteriliyor. Yasanın ne tür etkileri olacak?
Türkiye’de düşünce
ve ifade özgürlüğünün devlet eliyle açıkça nasıl kısıtlandığı, kabul edilen
yeni internet yasasıyla da bir kez daha ifşa oldu. Yasaya itiraz eden halkın,
hükümete yakın bir gazete tarafından “porno lobisi” olarak tanımlanması, bu
konuda sergilenen aymazlık ve küstahlığın zirvesi oldu.
Kabul edilen
yasayla, internet sitelerine Türkiye’den erişim yasaklanabilecek ve devlet her
internet kullanıcısının hangi sitelere girip ne tür işlemler yaptığını takip
edecek, kişisel verileri iki yıl arşivinde bulunduracak ve istediği zaman bunu
aleyhte delil olarak kullanacak. Bu her şeyden önce, gazetecilerin, yazarların,
düşünür ve aydınların otosansür uygulamasına neden olacak. İlerici fikirler
gündeme getiren aydınlara yapılabilecek en büyük baskı ve işkence otosansürdür.
Kabul edilen yasayla, internet özgürlüğü konusunda Türkiye, Çin ve Suudi
Arabistan gibi ülkelerle aynı seviyeye inmiştir. Yasa, devletin resmi
ideolojisi doğrultusunda etnik ayrımcılığı da körüklüyor. Türkiye bahsettiğim
resmi ideolojisine uygun olmayan her türlü kaynağı reddeden, erişimini
engelleyen, yaygınlaşmasını önleyen uygulamalarına bir yenisini daha eklemiş
oluyor. Buna bir örnek verecek olursak, Türkiye basını tarafından kamuoyuna
lanse edilen propaganda amaçlı, yalan veya tek taraflı haber ve analiz yazısı
konusunda gerçekleri açığa çıkartan Paris merkezli Nouvelles d’Armenie’nin
internet sitesine Türkiye’den erişim yasaklanmıştı. Ayrıca, Kürtlere yönelik
yayın yapan birçok kaynak internet sitesi, yine devlet eliyle müdahale edilerek
Türkiye’den erişime kapatılabiliyor. Yeni yasa ile, devlet “sakıncalı” bulduğu
her siteyi rahatlıkla yasaklayıp, mahkeme kararı olmaksızın keyfi bir şekilde
24 saat içinde, Türkiye’den erişimine engelleyebilecek. Özetle, Türkiye
halkları devletin resmi ideolojisi çerçevesinde kalem oynatan kaynaklara ve kitle
haberleşme araçlarına mahkûm edilecek. Bu durum, hiç şüphesiz “ileri demokrasi”
iddiasında bulunan bir hükümetin söylemleri ile alenen çelişiyor.
- İnternet yasasının seçimlerle ne tür alakası var?
İtiraz ve
protestolara rağmen internet yasasının aceleyle kabul edilmesi, 30 Mart’ta
yapılacak olan seçimlerle doğrudan alakalı. Yasa kabul edilmiş olsa da,
internete yüklenen bazı ses kayıtları, oy kaybetme kaygısı taşıyan siyasi
çevrelerin salt kendi siyasi çıkarları doğrultusunda almış oldukları bu
“önlem”, pratikte pek de işe yaramayacak gibi görünüyor. Bu yüzden, son 10
günde, internet yasası, MİT yasası, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
yasası gibi, ülke yönetimini ve rejimini doğrudan etkileyecek anti-demokratik
yasalar apar topar kabul edildi. Gelişmiş ülkeleri bir kenara bırakalım, normal
bir ülkede böyle bir şey gerçekleşebilir mi?
Türkiye, bundan
altı önceki Türkiye değil. Demokrasi alanında kaydedilen gerilemeler, ülkenin istikrarını
ve uluslararası konumunu doğrudan etkiliyor. Türkiye, Suriye başta olmak üzere
bölgedeki diğer ülkelere, “diktatör yönetim” eleştirisi getirerek demokrasi
adına söz söyleme hakkına sahip meşru bir zemini kalmayan bir ülke artık. 30
Mart’ta yapılacak olan seçim sonuçlarının bu gerçeği değiştirebileceğini sanmıyorum.
Anahit Veziryan
Ermenihaber.am
Bölümün son haberlerİ
Türk siyasetçi, Azerbaycan'ın kapkaç edindiği paraların Türkiye üzerine kullandığını, amcasının Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın elemanı olduğunu, Türkeş'in kendisini desteklediğini anlattı.
İstanbullu Ermeni iş adamı, eski Bakırköy Belediyesi Başkan Yardımcısı, Ermenihaber.am'e Ermenistan-Türkiye normalleşme sürecini değerlendirdi.
Ermeni kökenli belgesel sinemacı Negahan Uskan Ermenihaber.am'e “Sweet Home Adana” belgeselini, Ermenilerle ilgili çalışma yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlattı.
Alıntı
İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Suriye ordusunun Halep'ten çekilirken konuşlandığı Hama vilayetinin dış mahallelerine cihatçıların ulaştığına dair görüntüler sosyal medyaya düştü.
Halep’teki Ermeni Piskoposluğu'nun ise bu zorlu dönemde topluma liderlik etmeye devam ettiği ve dayanışma sağladığı bilgisi paylaşıldı.
27 Kasım’da, Suriye’nin radikal Sünni örgütü “Heyet Tahrir el-Şam” Halep’e saldırı düzenledi.
Bakan Mirzoyan, Şubat ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katıldıktan sonra ilk kez Lahey'deki 23. UCM'ye Taraf Devletler Asamblesi'nin oturumuna katılacak.
Elina Avanesyan 2002 yılında Rusya'nın Pyatigorsk şehrinde doğdu. Avanesyan, Ağustos 2024'ten bu yana Ermenistan bayrağı altında oynuyor.
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |