Bölge09:20, 10 Mayıs 2014
Bedrosyan’dan Erdoğan’a tarihle yüzleşmek için 8 öneri
23 Nisan 2014 tarihinde
Başbakan Erdoğan dünyadaki tüm Ermenilere 1915’te ölen atalarının hatırasına sekiz
dilde yayınlanan bir taziye mesajı yolladı. Tarihte ilk defa gerçekleşen ve
beklenmedik bu jesti Ermenistan, Diyaspora ve Türkiye’deki Ermenilerin karmakarışık
duygu ve düşüncelerle karşıladıklarını
vurgulayan Kanadyalı Ermeni Raffi Bedrosyan ‘T24’te Erdoğan’ın mesajını
değerlendirerek önerilerini de sundu.
Bazıları bunu süregelen inkar politikasının değişmiş bir hali olarak küçümsedi, kimisi bunu gelecek yıl 100. yıldönümü anılacak olan soykırım etkinliklerine karşı kurnazca bir oyalama taktiği olarak gördü; bazılari iyimser bir şekilde bunu Türkiye’nin tarihiyle yüzleşme konusunda yeni bir adım olarak görüp diyalog ve çözüm için ümitlendi. Birkaç kişi de işi, gazetelere teşekkür ilanları verip
Erdogan’ı Nobel Barış Ödülüne aday gösterecek kadar dalkavukluğa götürdü. Simdi
bu mesajdan sonra neler yapılabilir?
Erdoğan’ın
mesajında kusurlar bulmak kolay. Bu mesaj, devlet tarafından katledilmiş
kurbanlarına hitap etmek yerine, deprem veya tren kazasında ölmüş insanlara
yönelik bir mesaj gibi okunabilir. Bu mesajın niçin şimdi verildiğine dair
fikirler yürütülebilir: Gayri samimi veya Obama ‘soykırım’ sözcüğünü
kullanmasın diye planlanmış bir adım olabilir. Fakat eninde sonunda, maksat ne
olursa olsun, hakkını vermek gerek, bu bir Türk devlet adamının 1915 kurbanları
hakkında 99 yıldan beri ilk defa dile getirdiği insani bir mesaj. Mesajda
kullanılan bazı söylemler gerçekten cesurca ve geri dönüşü olamayacak ifadeler
– örneğin, 24 Nisan tarihinin tüm dünyadaki Ermeniler için önemi veya tehcirin
gayri-insani sonuçlar doğurduğunun kabul edilmesi gibi. Mesajın doğru yolda
atılmış bir adım olduğunu görebilmeliyiz – eğer bu adımın hemen arkasından elle
tutulur kararlarla devletin yeni bir yola girdiği ortaya konulabilirse.
Bir devlet adamının
inkara dayalı yüzyıllık bir tutumu aniden değiştirebilmesi beklenemez . Fakat
her uzun yolculuk küçük bir adımla başlar. Eğer gerçekten tarihle
yüzleşmek ve geçmişteki hataları düzeltmek konusunda bir iyi niyet varsa,
Türkiye’nin kısa zamanda atabileceği bir kaç adım öneririm:
- Ermenistan sınırını koşulsuz açmak, hudut kapısına Hrant Dink’in adını vermek.
- Osmanlı vatandaşı Ermenilerin torunlarına vatandaşlık vermek.
- Tarih ve ders kitaplarını, Ermenilere karşı nefret söylemlerinden, asılsız ve yalan tarih bilgilerinden ayıklamak, 1915 tarihini gerçeklere oturtmak.
- Anadolu’daki 2000’den fazla yıkık Ermeni kiliseleri restore etmek, restorasyonlar tamamlandığında bu kiliseleri gerçek sahibi olan Ermeni Patrikhanesine devretmek.
- 1915’in acılarını ve kayıplarını Ermeni halkına unutturmak icin sembolik bir özür olarak Ani ve Ağrı Dağ’ını, Ermenistan ile küçük bir sınır değişikliğiyle aynı yüzölçümünde toprak karşılığında takas etmek
- Osmanlı Ermenilerinin 33 vilayetten tehciriyle ilgili, tehcir tarihi, nüfus miktarları, geride kalan mallar gibi hayati öneme sahip kayıt ve belgeleri içeren 33 dosyayı açmak. Genelkurmay Başkanlığınca halka açılması yasaklanmış Osmanlı zamanından kalma tapu belgelerini açmak.
- Osmanlı Ermenileri varislerinin geride kalan mallarının tazmini konusunda Türkiye’de dava açmalarına izin vermek.
- Osmanlı Ermenilerinin geçmişteki ekonomik kayıplarına karşı kısmi bir telafi olarak Ermenistan’a Karadeniz’de Trabzon veya Rize limanlarına serbest transit ve gümrük ayrıcalıkları tanımak.
Mesajın samimiyeti,
birçok cadde, okul ve mahalleye verilmiş olan Ittihat Teraki liderleri
Talat, Enver ve Cemal isimlerinin kaldırılmasıyla belli olacak. Fakat
maalesef Talat Paşa Komiteleri kurmuş, azılı katil Topal Osman’ın heykelini
dikmiş ve İttihatçıları kahraman yapmış olan ‘derin devlet’ içinde yer almış
kişiler hapisten serbest bırakılmıştır.
Erdoğan’ın samimiyetine
başka bir ipucu da Başbakanlığa bağlı Türk Tarih Kurumu’nun faaliyetleri olacak.
Bu kurumun en son çıkardığı kitapta 1915 Ermeni kayıpları sadece 8.000 ve
‘hastalık’ yüzünden olduğu açıklandı. Erdoğan’ın mesajının yayınlandığı gün,
Van’daki bir konferansta 24 Nisan 1915’te İstanbul’dan alınarak Ayaş ve
Çankırı’ya götürülen 235 Ermeni aydınının gayet iyi ağırlandığı ve birkaç
ay sonra ‘burunları bile kanamadan’ İstanbul’a geri yollandığı anlatılıyordu.
Erdoğan’ın ortak
tarih komisyonu konusundan da artık vazgeçmesi gerekiyor, zira 1915’e dair
gerçekler, Osmanlı ve diğer devlet arşivlerinden belgelerle zaten tüm dünya
tarihçileri tarafından ortaya dökülmüştür. Erdoğan’ın sadece Türk tarihçilerle,
Türkiye içinde bir tarih komisyon kurması yerinde olur; zira artık
gerçekleri ifşa edebilecek sorumlu, ilkeli, objektif Türk tarihçileri de
mevcuttur. Tarih konusunda atılacak ilk adım, Osmanlı Ermenilerinin 33 ayrı
vilayetteki tehcirini detayıyla kanıtlayan 33 dosyayı ve Genelkurmay
Başkanlığının hâlâ açıklanmasını yasakladığı Osmanlı tapu kayıtlarının
arşivlerini halka açmak olmalıdır. Uluslararası bir komisyonun kurulması 1915
gerçeklerini araştırmak için değil, bu gerçeklerin sonuçlarını ve telafisini
tartışmak için gereklidir.
Erdoğan’ın 1915
kurbanlarını ‘Ölü’ değil de ’öldürülmüş’ olarak adlandırması önemli, ama daha
önemli bir konu var. Ortada muazzam bir hırsızlık ve soygun var. Bir halkın
zenginliğinin, toprak ve mallarının transferi de söz konusu. T.C. Cumhurbaşkanı
bugün Çankaya’da Kasapyan ailesinin evinde oturuyor. Van’da Varakavank - Yedi
Kilise dini binalar kompleksi ve Ermeni köyü bir şahsın mülkiyetinde.
Bu şahıs Türkiye’nin tanınmış bir gazetesinin başyazarı.
Türk Devleti
Anadolu’da Ermenilerden kalma 4000’den fazla kilise, okul ve bunların
topraklarına el koymuş durumda. Türk ve Kürt ileri gelenleri 1915’te
yüzbinlerce ev, dükkan, tarla, bağ, bahçe, depo, fabrika, maden gibi malları
sahiplenmis ve bunları hâlâ ellerinde tutmaktalar. Bu el koyma ve
sahiplenme, savaşta devletin diğer bir devleti işgali sırasında değil, devletin
kendi vatandaşlarını öldürdükten sonra onların mallarına konması ve bunun için
gerekli kanunları çıkararak bu soygunu hukukileştirmesiyle oldu. Bu konu, 1915
soykırım mı, değil mi tartışmasından ziyade, Türkiye Devletinin el konulmuş
malları ve toprakları gerçek sahiplerine geri vermesiyle ancak çözülebilecek.
Türkiye Devletini
geçmişle yüzleşmeye davet ederken, Ermenilerin sadece üçüncü devletlerden
medet ummaları kabul edilir bir durum değildir. İhtilaflı halkların
birbiriyle direkt diyaloga girip anlaşmaya çalışmasının elzem olduğuna inanmış
biri olarak, karşılıklı güven, empati ve ‘ortak hafiza ve gerçekler’ gün
ışığına çıkıncaya kadar Ermenilerin Türklerle, Kürtlerle ve yeni bir gerçek
olarak ortaya çıkmaya başlayan İslamlaş(tırıl)mış Ermenilerle her fırsatta
buluşup konuşmalarını gerekli buluyorum. Bunun için medya, akademi, eğitim,
hukuk, sanat, sinema, mimari ve mühendislik alanında yetişmiş Ermeniler ve
STK’lar, Türkiye’deki meslektaşlarıyla ortak projeler, konferanslar, kültürel
etkinlikler, medya ve öğrenci değişim programları, restorasyon çalışmaları
gerçekleştirmeli ve birbirleriyle temas kurmalıdır. Bu yola çıkmış birkaç şahıs
ve kuruluş sayesinde, geçmiş tarih ve gelecek barış konusunda gerçekleri
görebilen demokratik düşünceli insanlar Türkiye’de hızla çoğalmaktadır.
Sorunlar Türkiye içinde, ama çözüm ve barışın da Türkiye içinden doğacağını
bilmeliyiz. Erdoğan’ın mesajının doğru yolda atılmış bir ilk adım olduğuna
inanıyorum, ardından yukarıda saydığım adımların da atılması şartıyla.
Ermenihaber.am
Bölümün son haberlerİ
Ararat Mirzoyan ve Annalena Baerbock arasında bir karşı karşıya görüşme planlanıyor.
Mevkidaşlar ikili gündemi ve karşılıklı çıkarları ilgilendiren konuları ele aldı.
Dünya Mutluluk Raporu, Güney Kafkasya'nın en mutlu ülkelerinin listesini açıkladı.
Alıntı
İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |