Makale07:44, 23 Mayıs 2014
Günümüzde Ermeni ve Türk kimliği
Ermenistanlı Türkolog ve gazeteci Lilit Gasparyan repairfuture.net sitesinde yayımlanan
Geçtiğimiz son yıllarda Ermeni ve Türk gazetecilerin katılımıyla sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği konferanslar ve görüşmeler adeta bir ‘moda’ olmuştu. Bu görüşmelerin pek çoğuna katıldım ve kendim adıma bir şeyin farkına vardım; olması gerekenler diğer pek çok şeyden biri de seviyeli diyalog… Çok geçmeden hayal kırıklıkları kaçınılmaz oldu...
Ermeni ve Türk gazetecilerin Malatya’da başlayıp Yerevan’da son bulan otobüs yolculuğuna katılma şansım oldu. Malatya’da Aziz Grigor Lusavoric Manastırı’nda geriye kalanları gördüğümde Türk meslektaşlarımdan birine kendisini en çok neyin etkilediğini sordum. Cevabı çok kısa ve yalındı: “Hiçbir şey”…
Ve bir an durup kendime sordum... Eğer koskoca manastırdan geriye ‘hiçbir şey’ kalmaması meslektaşımda ‘hiçbir’ etki yapmıyorsa, diyalogdan ne bekleyebilirdim ki ya da daha doğrusu ortada bir diyalog olabilir miydi?
Malatya’dan başlayan otobüs yolculuğumuz, her an her şeye hazır olmamızı gerektiriyordu. Serdar isimli bir Ermeni’yle tanıştık, Ermenice bilmiyordu. Ermenistanlı meslektaşlarımsa onun neden Ermenice bilmediğine akıl erdiremiyordu. Serdar’ın durumu açıklaması kolay değildi. Ona göre, önemli olan bu değildi. Evet, o Ermenice bilmiyordu, fakat pek çok Ermeni’den daha fazla Ermeni hissediyordu...
Öğrencilik yıllarımda Türk hocalarım sık sık Türkiye’de demokrasinin ne kadar geliştiğinden söz ederdi. Bir anlamda şüphesiz bu doğru şüphesiz ama kimi zaman da demokrasi ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar gökyüzündeki yıldızlara dönüşebiliyor. Görüyor, parlaklığına hayran oluyor ama dokunamıyorsunuz. Buna karşılık Serdar gibi pek çok Ermeni Anadolu’da kendi kimliklerini yaşamaya çalışıyor. Bu çabaları, iş hayatlarına ve sevdiklerine yönelik bir tehdit yaratsa bile … Yüreğinde korku, yorucu bir tedirginlik atmosferinde bitmek bilmeyen o mücadele...Serdar’la başlayan söyleşimiz çok hüzünlü bir mekânda devam etti. Onunla Malatya Ermeni mezarlığındaydık. Bu mezarlık yerel medyada uzun süre hedef gösterildi. Ermenilerin çabalarıyla inşa edilen son dua yeri bir kiliseye benzetildiği için bir çırpıda yıkılıverdi. Böylece, hoşgörüsüyle övünen Türkiye, ölülerin ardından son bir dua okunmasına müsade etmemiş oldu.
Mezarlıkta en çok dikkatimizi çeken şey mezar taşlarında yazan ‘Ruhuna Fatiha’ yazısı oldu. Bir Hıristiyan mezarlığında bu İslami ifadeyi görmek garipti. Nedenini sorduğumuz kişiler, mezar taşlarına yapılan saldırıları ancak bu şekilde atlatabildiklerini söylediler.Korunmak için neden Ermeni ve Hıristiyan kimliğinin gizlenmesine ihtiyaç olduğu sorusu orta yerde duruyor. İnsanlar neden hayatta kalabilmek için din değiştirmek zorunda kalıyorlar? Tahrip edilmiş, yıkılmaya yüz tutmuş kiliseler neden ancak kütüphane veya kültür merkezi olmaları şartıyla devlet tarafından onarılıyor da yeniden kilise olarak açılmıyor? Bunlar, cevabını bildiğimiz ama bir türlü peşini bırakamadığımız sorular.
Yolculuk boyunca yanımdakileri ‘Türk’ meslektaşlarım olarak gördüm. Onlardan bu şekilde söz ettim. Ta ki onlardan biri “Sevmiyorum bu ifadeyi, bana Türk deme, ben Türkiyeliyim…” deyiverene kadar. Bir an düşüncelere daldım. Türkiye’de pek çok yerde rastladığım “Ne mutlu Türküm diyene” özdeyişi geliyor aklıma. Bu arkadaşlarım niçin mutlu değiller? Dahası niye Türk olarak anılmaktan böylesine kaçınıyorlar? İşte cevabı zor bir soru daha.Nihayetinde her halkın kimliği, geçtiği tarihsel yol, oluşturduğu medeni değerler sistemi ve gelecek hayalleriyle oluşur. Üçünde de baş rolde kültür ver alıyor. Ancak kimlik sabit ve basmakalıp bir kavram değildir. Kimlik ve onu şekillendiren kültür zamana paralel sürekli olarak değişir ve geliştirilir. Değişmeyen tek şeyse kendini ‘Ermeni’ hissetmenin gücüdür, bu his ise ne dini aidiyetle, ne dili konuşmayla ne de kültürü bilmekle sınırlandırılabilir.
Bölümün son haberlerİ
Yerevan-Ankara ilişkileri bağlamında zaman zaman Türkiye'nin Ermenistan'a yönelik politikasının Ankara'da değil, Bakü'de belirlendiği sözüne rastlanabilir.
Bu açıklamanın demokratik değerlerle yönlendirilen bir ülkenin lideri tarafından yapıldığı görülüyor ancak açıklama Türkiye'deki durumla çelişiyor ve gerçekle hiçbir ilgisi yok.
Bağdat "Erdoğan rejiminde Kürt halkının düğünlerine, cenazelerine, mezarlarına, kutsallarına saldıran pespaye bir faşizm yaşatılmaktadır." ifadelerini kullandı.
Alıntı
İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |