Toplum13:01, 03 Ekim 2014
Hayko Bağdat’tan yeni kitab: Salangoz
Hürriyet muhabirine konunşan hayko Bağdat Müslüman mahallesinde yaşayan bir Ermeninin yaşam terzini anlatıyor. İşte
Hürriyette yer alan yazı.
Bu benzeşmede, yani bu iki insanın kendini iki hayvana benzetmesinde bir şey var. İnsan malum, kendini matah bir şey zannediyor. Şişiniyor, övünüyor, pata pata göğsüne vuruyor, tükürük saça saça, “Beeen” diyor. Masaya küüt diye yumruğunu vuruyor. Yazık.
Fakat hayvanlar öyle
değil. İnsanı utandıracak kadar güzeller. İyi ve akıllılar.
Ama işte insan bunu görmüyor, bir hayvana benzediği oranda temizleneceğinin
farkına varamıyor. Azcık benzese bir sokak köpeğine günahsızlaşacağını
bilmiyor. Kedi gibi takılsa mutluluğa ereceğini düşünemiyor. Kimse güvercin olmak
istemiyor, salyangoza burun büküyor. O yüzden bu benzetmede, kitabın adında da,
Hrant Dink’in güzel lafında da bir şey var. Çoğunluğun sevmediği şeylerin
birbirini anlama hali belki… Kendi sınıflarında dışlanan iki çocuğun bahçede
birbirini bulması gibi.
Hayko Bağdat da çocukluğundan başlayıp bugüne gelene dek yaşadığı bu iyi kötü,
acı tatlı hikâyeleri anlatırken zaten hayvanları ne kadar sevdiğini de yazıyor
hep arada. Kedili bir ev mesela. Hayvanlara neredeyse âşık bir abla.
GÜVERCİN VURAN ÇOCUKLARI
SAPANLA KOVALAMA...
O kadar güzel anlatıyor ki
Hayko Bağdat, bir çocuğun gözünden Türkiye’de Ermeni olma halini. Üstelik bir
yanıyla da başka bir azınlığa mensup olmanın getirdiği ikiye bölünmüşlük durumu
var. Bağdat’ın annesi Rum.
Kurtuluş’ta, Ergenekon Caddesi’nde başlıyor hikâye.
Anne Rum, baba Ermeni. Etrafta tam olarak adı koyulamayan bir gerginlik var. Bir
çocuk olarak konuşmaktan evvel susmayı öğrenmesi gerekiyor. Ve bu hiç hoşuna
gitmiyor. Çünkü devamlı soru soran bir çocuk: Silva, adını soran askere neden
“Ayşe” dedi, Kutsal Meryem ve İsa dışarısı için neden tehlikeli, babam lağım
kanallarından insan kaçıran Agop’un hikâyesini anlatırken annem neden onu
susturuyor, en önemlisi de Sadri Alışık’ı ne yapacağız? O bizden mi ötekilerden
mi? Ne, ötekilerden mi? Sadri Alışık Ermeni değilse o zaman ben de değilim.
O kadar güzel anlatıyor ki Bağdat, bir çocuğun gözünden Türkiye’de Ermeni olma
halini. Üstelik bir yanıyla da başka bir azınlığa mensup olmanın getirdiği
ikiye bölünmüşlük durumu var. Bağdat’ın annesi Rum. Ve Rumların kentsoylu olma
halinden dolayı Ermenileri pek sevmediğini düşünüyor.
Kurtuluş’ta geçen çocukluktan sonra Ada’da geçen ilkgençlik hikâyeleri alıyor
sırayı. Kınalıada’da. Burası, İstanbul’un her türlü tehlikeyi barındıran
sokaklarına göre daha korunaklı bir alan bir salyangoz için, azınlık olma
halini her dakika hissettirmeyen bir yer neticede.
Ada’da birbirinden ilginç karakterler var. Denizin tuzu bitecek diye, denize
paket paket tuz atan deli Ali, Heybeliada Ülkü Ocağı Başkanı, aynı zamanda
Deniz Gezmiş’in öz yeğeni Lütfi, Mimoza’nın yıldızı güzel sesli Mino, kendini
zabıta zanneden, adalıların da peki öyle olsun der gibi ona beyaz bir kostüm
ayarlayıp Süreyya… Hepsi ayrı bir hikâye… Ve Hayko Bağdat hepsini çok
güzel anlatmış, çok güzel anmış.
Her zaman söylediği bir şey var yazarın. O hiçbir zaman iyi bir Ermeni, iyi bir
Hıristiyan olmak için çabalamamış. Gelenekleri sevmiş ama o tarafınkini de bu
tarafınkini de anlamaya çalışmış.Daha çocukken Müslüman arkadaş edinmekten pek
çekinmeyen bir Ermeni olmuş. Çok sevdiği arkadaşı Adalı Bülent ölünce
cenazesini cami avlusunda, iki Ermeni arkadaşıyla o beklemiş. Cenaze namazı
diye Cuma namazını da kılmış. Ama hep bu acemi halleriyle hem de durumun
absürdlüğüyle dalga geçmesini de bilmiş. Kitapta mealen diyor ki, fena mı oldu,
hem biz iki kere sevap kazandık hem de Bülent’in ruhuna fazladan dua gitti. Arapça,
Türkçe, Ermenice fark etmez…
“HAYATIMIN İKİNCİ YARISI”
“Benim eğlenceli, yalnız, kalabalık, korumalı, korumasız çocukluğum bitti. Hoyrat,
öfkeli ama her zaman neşeli ilkgençliğim. Anladığım sandıkça karışan,
çelişkilerle tanışan gençliğim. Bitti. Hayatımın ikinci yarısı başlayacak
şimdi. Kitaptaki ikinci yarısı… Yok, hayatımda da öyle” diyor Bağdat kitabın
ikinci yarısına başlarken. Bundan sonrası karanlık, çocukluk hikâyelerini
anlatırken kullandığı eğlenceli dil yok artık. Hrant Dink’in öldürülmesiyle
başlayan süreç onu da çok değiştiriyor. Ölüm haberini aldığı andan, cenaze
gününe, Hepimiz Ermeniyiz sloganının aslında ne demek istediğinden, sürekli
panellere koşuşturan biri olarak “Ermeni lazım” kategorisine girişine pek çok
şeyi hüzünlü bir dille ama umudunu da koruyarak anlatıyor.
Öyle olmasa, çocuklarımıza ne diyeceğiz, onlara ne anlatacağız çünkü diye
düşünüyor. Çocuklara borcumuz var. Bu ülkeyi daha iyi bir yer yapmak
zorundayız. Yoksa zaten niye bunca çaba. Bir söyleşisinde de Bağdat benzer
şeyleri söylemiş: Ben Ermeni meselesini çözmeye çalışmıyorum ben bu ülkeyi daha
iyi bir yer haline getirmek istiyorum.
Hrant Dink’le beraber Ali İsmail Korkmaz’ı da Berkin Elvan’ı da anarak, bu
ülkede bir ucundan azınlık olan herkesi işin içine katarak konuşuyor. Ve
soruyor. Biz, azınlıklar olarak hikâyelerimizi anlatıyoruz ama şu da kıymetli
bir soru: Size ne oldu? Bütün bunlar olurken size ne oldu? Azınlıklara zulmedenlere
değil ama bunu gören, izleyenlere, komşusunun evi yağmalanırken o sesleri
dinleyenler ne oldu? İçlerinde ne kırıldı, ne azaldı, ne çoğaldı, ne değişti?
Zulme karışmasa da, karşı da çıkmayana, çıkamayana ne oldu?
Hayko Bağdat, çok iç acıtacak, can sıkacak meseleleri tatlı tatlı anlatmış. Yaralarına
bakıp gülümsemeyi tercih etmiş, kimseye “Sen de aynı acıyı gör” dememiş. Bir de
bunların, Kaf Dağı’nın ardında bir yerlerde yaşayan hiç görmediğiniz,
bilmediğiniz insanların değil bizzat komşunuzun, arkadaşınızın hikâyesi
olduğunu çok iyi hissettirmiş. Bakkala gitmek, portakal tarttırmak, ezanı
duymak gibi. Burasıyla ilgili. Tarlabaşı’nda patrikle rakı içen, Nâzım Hikmet
kitabını iade etmek zorunda kalan, karma evlilikten korkmayan, çocuk büyüten,
büyüyemeyen çocuklara üzülen bir kitap bu. İyi okumalar.
Bölümün son haberlerİ
ABD'nin Azerbaycan Büyükelçisi Mark Libby, iki ülkenin Washington’un desteğiyle entegre bir su yönetimi planı üzerinde çalıştığını iddia etmişti.
Açıklamada, Ermenistan'ın idari bölgelerinde bulunan farklı ve benzersiz konuk evleri, sıcak misafirperverlikleriyle tatili unutulmaz kılacağı belirtildi.
Ermenistan Sağlık Bakanı Anahit Avanesyan liderliğindeki bir heyet, Viyana’da düzenlenen “Nükleer Bilim, Teknoloji, Uygulamalar ve Teknik İşbirliği Programı” Bakanlar Konferansı’na katıldı.
Alıntı
İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Bu sıralama, Ermenistan'ın güvenliğe, kamu değerlerine ve hem bölge sakinleri hem de yabancı ziyaretçiler için misafirperver bir ortama olan bağlılığını yansıtıyor.
Etkinlik, küresel Ermeni toplumunu bir araya getirerek ülkenin büyümesi ve ilerlemesi için kolektif hareket ve birlik ruhunu yansıtmaya devam ediyor.
Bölgesel iletişim konularına değinen eski Başbakan Khosrov Harutyunyan, özellikle Gyumri-Kars demiryolunun işletilmesinden yana olduğunu belirtti.
Konu ile ilgili Ermenistan Başbakanlığı Basın Sözcüsü Nazeli Baghdasaryan bir açıklamda yaptı.
ABD'nin Azerbaycan Büyükelçisi Mark Libby, iki ülkenin Washington’un desteğiyle entegre bir su yönetimi planı üzerinde çalıştığını iddia etmişti.
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |