Röportaj12:16, 27 Nİsan 2022
Tarihçi։ ''Türkiye'nin sorumluluğunu yerine getirmek için zaman sınırlaması yok''
Ermeni Soykırımı’nın 107’inci yıldönümü münasebetiyle, Soykırımı tanıma sürecinin olası gelişmeleri hakkında Ermenihaber.am Doğu Bilimci, tarihçi Armen Petrosyan ile konuştu.
- 2021 yılında ABD Devlet Başkanı'nın 24 Nisan mesajının ardından, bazı kilit çerçevelerin Ermeni Soykırımı'nı tanıdığında, tanıma süreciyle ilgili tahminleriniz nelerdir?
- Ermeni Soykırımı'nın tanınma sürecinin içeriği genel olarak eşzamanlı olarak birkaç boyutu içerir: siyasi, hukuki, ahlaki vb. Eğer bunlardan ilki çoğu zaman diğer ikisiyle birlikte daha çok dünya ile Türkiye arasındaki ilişkileriyle, birçok ülkenin ve orada yaşayan Ermeni vatandaşların ilişkileriyle bağdaştırılıyorsa, sürecin manevi ve hukuki açıları ise daha çok Ermeni halkıyla, onun üç kollarıyla, Ermenistan ve Dağlık Karabağ’la çağrıştırılıyor. Bu açıdan bakıldığında, Ermeni Soykırımı'nın Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada ve diğer birçok ülke tarafından tanınması ve kınanması, elbette, geniş bir zincirin sadece ayrı halkalarıdır, elbette farklı siyasi ilişkiler, etkiler ve hedefler kapsıyorlar. Ve yavaş yavaş bu süreçler ana düğüme, ana hedefe, yani uluslararası, insanlığa karşı bir suça imza atan develtinin yasal olan Türkiye Cumhuriyeti tarafından Soykırımın tanınmasına yol açıyorlar.
Halbuki Ermeni halkı için bu mesele daha çok manevi, ahlaki ve hukuki alanını kapsıyor zira nihai amacı adaletin zaferi, bir suçun suçlu tarafından tanınması, tövbe etmesi ve sorumluluğudur. Elbette bu çok karmaşık bir süreç, Türkiye'nin artık kalıplaşmış inkarıyla karşı karşıyayız ve bu açıdan nesnel engeller çok, ama bunun için bir zaman sınırlanması yok. Ermeni halkının tüm nesillerinin manevi görevi, soykırıma uğrayan akrabalarının hatırasını tüm dünyada yaşatmak, yeni nesillere anlatmak, Ermeni halkının milli trajedisinden ders çıkarmak, Ermeni halkının milli trajedisini yaşatmak ve failin ahlaki ve yasal sorumluluğu kabul ettirmektir. İşte tam bu içeriğe uygun bir şekilde halkımızın her kesiminde nesiller boyu eğitim yürütülüyor ve bu çetin yolda milli andın bayrağı elden ele aktarılıyor. Şimdi, sorunuzun doğrudan cevabı, tanıma sürecinin beklentilerine ilişkin benim değerlendirmem şu; yeni bir soykırım olasılığını önlemek için önemli adımlardan biri olduğu için, kendi ahlaki andımıza ve sorumluluğumuza hiç yorulmadan bağlı kalabilmek.
- Ermeni-Türk normalleşme sürecinin Ermeni Soykırımını tanıma süreci üzerinde sizce ne gibi etkileri olabilir?
- Hiç şüphe yok ki Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecinin Ermeni Soykırımını tanıma sürecine belli bir etkisi olabilir. Bu bağlamda, resmi Ankara'nın hedeflediği politika bile artık göze çarpıyor. Özellikle Türkiye devleti, yeni başlayan ve giderek sanki biraz durgunlaşan bu süreci kendi lehine kullanarak Ermeni Soykırımı'nın siyasi boyutunu mümkün olduğu kadar azaltmaya çalışıyor. Özellikle, çeşitli nedenlerle Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesiyle ilgilenen yabancı aktörlere, Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirme konusundaki "kararlığını", "iki taraflı" bir sürecin varlığı ve Ankara'nın bu konuya "samimi" yaklaşımı göstermeye çalışıyorlar. Aynı zamanda Türkiye bu konuyu Ermenistan'daki iç siyasi süreçleri, Ermenistan-Diaspora ilişkilerini etkilemek için kullanmaya çalışıyor, Ermenistan ile diaspora arasında bir bölücülük girişinde bulunarak ortak potansyeli zayıflatmaya, bu birlik ve beraberliği yıkmaya çalışıyor.
Dolayısıyla elbette jeopolitik gerçekler nedeniyle Türk tarafı elindeki bu kozuyla maksimum fayda sağlamak, tanınma sürecini veya bundan kaynaklanan sorunları mümkün olduğu kadar kendi kontrolü altında tutabilmek, riskleri yönetebilmek için çabalar sarfetmeye devam edecektir. Özellikle de Ermeni Soykırımı’nın anma yıldönümlerinden önce. Ermeni tarafına gelince, daha önce de belirttiğim gibi, içerik olarak bu konununErmeni kimliğinin korunmasıyla yakından ilgili olduğu için Ermeniler açısından nihai hedef değişmez.
- 44 günlük Artsakh savaşından sonra Artsakh’a yönelik Azerbaycan'ın yürüttüğü politikası bağlamında Ermeni halkına tehdit eden soykırım politikası konusundaki endişeler yeniden Ermeni toplumunda gündeme geldi ve tartışmalara yol açtı. Sizce bu endişeler ne kadar gerçekçi?
- Kesinlikle haklılar. Birinci soruyu cevaplarken, özellikle meselenin güvenlik boyutuna değmedim. Bu mesele az önemli değil ve Ermeni halkı için bir varoluş meselesidir. Şunu belirtmek gerek ki Ermenistan dış politikasının kilir yönlerinden biri olarak ilan edilen Soykırım onleme gündemi sadece sözlerde sınırlı kalmıyor, bunun aynı zamanda somut bir güvenlik hedefi var. Aslında İki Türk ülkesinin komşuluğunda bulunarak bu iki ülkenin birbiriyle uyumlu siyasetinin, yaklaşımlarının, bazen tehditlerin ve somut adımlarının sonuçlarıyla karşı karşıya gelerek ve geçmişte maalesef gereken tepkiyi almayan geçmiştek suçların da bağlamında Ermenistan ve Ermeni halkı için en önemli sorun yeni bir soykırımdan kaçınmaktı. Fakat ne yazık ki bunu başaramadık.
SSCB'nin çöküşünde, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra, Bakü'de, Sumgait'te, Marağa'da ve başka yerlerde hayata geçirilen Azerbaycan'ın soykırımcı politikasının yaralarını kapanmadan bu kez 44 günlük savaşıyla karşı karşıya gelerek artık Türkiye ve Azerbaycan ittifakının soykırımcı ve ayrımcılıkçı eylemlerine maruz kaldık. Bunların sonucunda Hadrut, Şuşi ve Ermeni Artsakhı’nın bölünmez parçası olan birçok yerleşim Ermenilerden arındırıldı ve işgal edildi. Savaş sonrası döneminde de Azerbaycan üst düzey devlet yetkililerin yayılmacı retoriği azalmadı ve Ermenistan ile Artsakh’a karşı yürütülen sinsi işgal politikası, terör eylemleri bunun en açık kanıtıdır.
Dolayısıyla Ermeni halkı için Ermeni Soykırımı önleme çizgisi gündemde yer almaya devam ediyor, çünkü şöyle bir inanış ağır basmaya başladı: Eğer zamanında Osmanlı Türkiyesi haklı bir şekilde işlediği suçalr ve 20’inici yüzyılın ilk saoykırımı için gereken tepki ve gereken cezasını alsaydı o zaman dünyada hiçbir başka devlet böyle bir yola başvurmaya asla cüret edemezdi.
Fakat öyle olmadı ve geçen yüzyılda birçok benzer suçlar işlendi ve kaderin oyunuyla tekrar Ermeni halkına karşı Türkiye’nin ve onun küçük kardeşi olan soykırımcı Azerbaycan’ın eliyle bu suçlar işlendi.
Ve herhangi bir soykırım, herhangi bir insanlık suçu gereken tepkiyi almadığı, kınanmadığı ve mahkum edilmediği süreçte yeni bir soykırım ihtimalini gözardı etmek yeni bir soykırımın yaşanabilmesine ciddi yaklaşmamak sadece safılık olur.
Bölümün son haberlerİ
Türk siyasetçi, Azerbaycan'ın kapkaç edindiği paraların Türkiye üzerine kullandığını, amcasının Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın elemanı olduğunu, Türkeş'in kendisini desteklediğini anlattı.
İstanbullu Ermeni iş adamı, eski Bakırköy Belediyesi Başkan Yardımcısı, Ermenihaber.am'e Ermenistan-Türkiye normalleşme sürecini değerlendirdi.
Ermeni kökenli belgesel sinemacı Negahan Uskan Ermenihaber.am'e “Sweet Home Adana” belgeselini, Ermenilerle ilgili çalışma yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlattı.
Alıntı
İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Suriye ordusunun Halep'ten çekilirken konuşlandığı Hama vilayetinin dış mahallelerine cihatçıların ulaştığına dair görüntüler sosyal medyaya düştü.
Halep’teki Ermeni Piskoposluğu'nun ise bu zorlu dönemde topluma liderlik etmeye devam ettiği ve dayanışma sağladığı bilgisi paylaşıldı.
27 Kasım’da, Suriye’nin radikal Sünni örgütü “Heyet Tahrir el-Şam” Halep’e saldırı düzenledi.
Bakan Mirzoyan, Şubat ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katıldıktan sonra ilk kez Lahey'deki 23. UCM'ye Taraf Devletler Asamblesi'nin oturumuna katılacak.
Elina Avanesyan 2002 yılında Rusya'nın Pyatigorsk şehrinde doğdu. Avanesyan, Ağustos 2024'ten bu yana Ermenistan bayrağı altında oynuyor.
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |