Röportaj12:47, 02 Mayıs 2022
İslam bilimci: "Ermenistan-Türkiye süreci imitasyon niteliğindedir"
Ermenistan ve Türkiye’nin özel temsilciler atamasıyla başlayan Ermeni-Türk diyalog sürecini farklı açılardan gösterebilmek için Ermenihaber.am haber sitesi Türkiye ve Ermenistan’ın siyasi, sivil ve bilim çevreleriyle röportaj serisi hazırlıyor.
Ermeni ve Türk okuyucuların dikkatine farklı çevrelerden insanların Ermeni-Türk normalleşme sürecine ilişkin birbirinden farklı, bazen birbirine zıt düşünce ve yaklaşımlarını sunacağız. Bu sefer sorularımızı Ermeni-Türk Uzlaşma Komisyonu (TARC) üyesi Profesör Davit Hovhannisyan'a yönelttik.
- Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin ön koşulsuz normalleşme süreci devam ediyor. Sizce Türkiye, ilişkilerin normalleştirilmesi yoluyla ne gibi sorunlar çözmeye çalışıyor?
- Türkiye neden ilişkilerin normalleşmesine ihtiyaç duyuyor? Bu sorunun cevabı, açık söyleyeyim, henüz yok. Konuyla ilgili bizi tamamıyla tatmin etmeyecek niteliğinde çok ikna edici olmayan cevaplar var. Çok yüzeysel olarak ili olası cevap var bu soruya. Savaştan sonra Türkiye, Azerbaycan'ın amacına ulaştığını, yani Azerbaycan'ın Ermeni-Türk ilişkilerinin normalleşmesine karşı direncinin özellikle güçlü olmayacağını tahmin ediyor ve bu da göz ardı edilebilir. Bu birinci olası yaklaşım. İkinci bir yaklaşım ise Türkiye belki daha olumlu bir ortamda yenilginin sonuçlarından daha etkin faydalanabileceğini düşünüyor. Dediğim gibi genel olarak bu iki çok yüzeysel olası yaklaşımını işaretleyebiliriz. Öte yandan konuyu daha geniş bir açıdan incelemeye çalıştığımızda yine aynı soru ortaya çıkıyor: Ermeni-Türk ilişkileri Ermenistan'ı mı yoksa daha çok Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya, Türkiye-Avrupa ilişkileri mi ifade ediyor? Tabi ki burada ikincisi ön plana çıkıyor, çünkü Türkiye Ermenistan'ı durumu etkileyen ciddi bir oyuncu olarak değerlendirilmiyor. Dolayısıyla, bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin ABD, AB, bireysel AB üyesi ülkeler, Fransa ve Almanya ile ilişkilerinde çözümden elde edebileceği olası faydalar çok daha önemlidir. Burada yine Türk-Rus ilişkileri meselesi de gündeme geliyor, çünkü bir askeri üs olarak Ermenistan-Türkiye sınırındaki Rus varlığının yanı sıra Artsakh'ta bir barış gücü olarak Rusya’nın bulunmasından Türkiye’nin hoşlanmayacağını varsaymak mantıklı olacaktır.
Bu açıdan bakarsak, Ermeni-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi belki bu meselerle ilgili pozisyon değişikliliğe imkan sağlar. Yani tüm bunlar Türkiye’ye ne için gerekiyor sorusuna yanıt vermeye çalışıyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri'nin buna neden ihtiyaç duyduğu oldukça anlaşılabilir, yıllardır bu konuda belirli ilerleme için çok ısrarlı bir şekilde çabalıyor. Rusya'nın buna neden ihtiyaç duymadığı çok açık. En azından 5 yıl önceki Rusya'dan bahsediyorum. Mevcut durumda, onların neye ihtiyaç olduğunu söylemek zor. Bunun AB için de olumlu bir adım olacağı açıktır: sınırların ve bölgedeki ulaşım yollarının açılması tabi ki olumlu olarak algılanıyor be bu da anlaşılıyor.
- Siz zamanında halk diplomasisi aracılığıyla çözüm ihtimallerine değinmeye çalışan komisyonda yer alıyordunuz. Bu bağlamda, Ermeni-Türk yakınlaşma sürecinin inceliklerini yakından biliyorsunuz. Bu ve önceki süreçler arasındaki temel fark nedir?
- Sadece Ermeni-Türk komisyonunda değil, bu tür projelerde de elimden geldiğince faydalı olmaya çalıştım, çünkü Ermenistan'ın güvenliği açısında, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi ve güvenlik alanında anlaşmaların oluşturulması bizim elverişli olacak diye düşünüyorum. Fakat burada da her konuda olduğu gibi şeytan ayrıntılarda gizlidir, ve tüm bunların hangi şarlarla yapılacağı önemli.
Ermeni-Türk Uzlaşma Komisyonu çok önemli bir süreçti, çok ciddi bir tecrübe oldu, çünkü her şeyden önce kırmızı çizgiler belli oldu, ayrıca soykırımla ilgili ilk yasal belgeyi oluşturmak mümkün oldu. Şimdi farklı zeminlerde bu konuları ele almak için temel oluşturuyor. Bu açıdan önemli olan detaylardan biri de o ki böylece biz hem bimiz toplumumuzda, hemda daha önemlisi Türkiye toplumunda Soykırımla ilgili bir tartışma yaratmayı başardık, çünkü bildiğiniz gibi bu konu Türkiye’de tabu haline gelmişti. Yani o aşama bu başarı çok önemliydi, ama ne yazık ki daha sonra yoğun olarak yaşanan gelişmelerden dolayı bu çizgi devam etmedi. o kadar çok şey oldu ki, o aşama, o çizgi devam etmedi.
Süreçler arasındaki farka gelince, bir kere tüm jeopolitik durum değişti, ve genel olarak tabi ki güç dengesi değişti. Eğer o zaman durum oldukça istikrarlıysa ve 2000’li yaıllarının başlarında yeni bir savaştan söz etmenin anlamı bile yoktu, şimdi artık durum değişti ve o da oldu. Ayırca, savaş sırasında biz anladık jin bizim hiç bir müteffimiz yok ve bu mesel bizim dınşında hiç kimsenin umurunda değil. Biz derken ben Ermenistan, Azerbaycan ve Artsakh halkını kastediyorum, başkalar konuyla öylesine sadece işlerine geldiği kadarıyla ilgileniyorlar. Ve nihayet anlaşıldı ki biz dünyada var olan önemli süreçlerin gidişatını, akışını özellikle alamıyoruz. Bütün bunlar tabi ki o dönemi şimdiki aşamadan ayırıyorlar. Ve bu anlamda farklar çok büyüktür.
Eğer şimdi, şimdiki şartlarda böyle bir sürece başlarsak, çok farklı bir psikoloji ve başka bir pozisyondan başlayacağız, yani Ermeni-Türk Uzlaşma Komisyonu gibi bir süreci kastediyorum. Mesela be böyle bir diyalogda yer alırdım ama bu kadar ciddi bir süreçte yer almam. Ermeni-Türk uzlaşma komisyonunun sıfır sonuç elde ettiğini söyleyemem, çünkü sonuçta ortada hem tecrübe var, hem belgeler var, ama tabi ki şimdi artık yaklaşımlar değişti ve pozisyonlar da tamamen farklıdır.
- Taraflar, sürecin ön koşulsuz olduğunun altını çiziyorlar. Sizce gerçekten ön koşulsuz mudur bu süreç? Eğer değilse, siz daha sonra kendisi için uygun bir fırsatta Türkiye’nin ön koşullar masaya koyma riski görüyor musunuz?
- Bana göre, Türkiye'nin buna neden ihtiyacı var sorusuna ayrı bir cevap vermediğimizden dolayı tüm süreci imitasyon olarak tanımlamamız gerek. Zaten eğer imatasyon olmasaydı, orada her şey çok kolay. Herhangi bir sorun yok, diplomatik ilişkilerin kurulmasına ilişkin karşılıklı olarak onaylanmış, imzalanmış standart bir protokol gerekiyor sadece. Eğer böyle bir teklif yoksa o zaman ne konuşulyor? Eğer herhangi bir ön koşul yoksa bu durumda ben ele alınan konuların ne olduğunu anlamıyorum.
- Türk tarafının resmi söyleminin her düzeyinde Azerbaycan ile sürecin koordine edilmesi gerçeği vurgulanmaktadır. Sizce Azerbaycan bu süreçte nasıl bir rol oynuyor?
- Bu benim için sürecin tamamen imitasyon olduğunu gösteren bir başka kanıttır (belki bu konuda bu benim kişisel algımdır). 2000 yılındaki müzakereler hariç ben her zaman Azerbaycan faktörünün Türkiye'nin politikasını belirlemede çok güçlü, çok etkili olduğunu duydum. Benim açımdan bu çok saçma bir durum ama bunun pazarlığını iyi yapıyorlar. Örneğin, Zürih Protokollerinin onaylamaması Türkiye'ye ciddi ekonomik ve siyasi faydalar sağlamıştır. Azerbaycan bunun karşılığında çok şey verdi. Onlar Azerbayca ile dayanışma içinde olup istişare ederek adım adım ilerlemeyi söylüyorlar. Bu benim için anlaşılmaz bir durumdur. Belki belirli bir aşamadan sonra Azerbaycan karşı çıkabilir bu sürece ve Türkiye de biz Azerbaycan’ı dikkate almalıyız diyebilir. Yani bu ABD için yapılıyor, bizim için değil.
- Ukrayna krizinin başlamasından sonra Ermeni-Türk sürecinde belli bir yavaşlama var. Mevcut jeopolitik gerilimin genel olarak bölgemiz ve özel olarak Ermeni-Türk süreci üzerinde ne gibi etkileri olabilir?
- Doğal olarak, etkisi olur, çünkü Rusya zayıflıyor. Rus faktörü artık daha az dikkate alınabilir. Türkiye'de şu an için gündemde olan önemli bir konu daha var - seçimler. Erdoğan'ın ülke içindeki konumum pek sağlam değil, dolayısıyla bazı başarılara ihtiyacı var.
Bunlardan en önemlisi, Türkiye'nin uluslararası rolünü, Ukrayna ve Rusya arasında Türkiye’nin arabuluculuk görevinin yerine getirebilmesidir. İşte bu arabuluculuğun dış etkilerden dolayı zarar görmemesi için Ermenistan-Türkiye süreci yavaşlatılıyor. Bu çok basit bir şey, ek zorluklar gerekmiyor. Bu Türkiye için Dış politika açından temel bahislerden biridir ve özellikle Erdoğan için çok önemlidir.
Bölümün son haberlerİ
Türk siyasetçi, Azerbaycan'ın kapkaç edindiği paraların Türkiye üzerine kullandığını, amcasının Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın elemanı olduğunu, Türkeş'in kendisini desteklediğini anlattı.
İstanbullu Ermeni iş adamı, eski Bakırköy Belediyesi Başkan Yardımcısı, Ermenihaber.am'e Ermenistan-Türkiye normalleşme sürecini değerlendirdi.
Ermeni kökenli belgesel sinemacı Negahan Uskan Ermenihaber.am'e “Sweet Home Adana” belgeselini, Ermenilerle ilgili çalışma yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlattı.
Alıntı
İranist Begijanyan, Reisi’nin ifadelerini yorumladı: “Ermenistan'a baskı yapılırsa Tahran müdahale eder”
En Çok Okunan
Suriye ordusunun Halep'ten çekilirken konuşlandığı Hama vilayetinin dış mahallelerine cihatçıların ulaştığına dair görüntüler sosyal medyaya düştü.
Halep’teki Ermeni Piskoposluğu'nun ise bu zorlu dönemde topluma liderlik etmeye devam ettiği ve dayanışma sağladığı bilgisi paylaşıldı.
27 Kasım’da, Suriye’nin radikal Sünni örgütü “Heyet Tahrir el-Şam” Halep’e saldırı düzenledi.
Bakan Mirzoyan, Şubat ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katıldıktan sonra ilk kez Lahey'deki 23. UCM'ye Taraf Devletler Asamblesi'nin oturumuna katılacak.
Elina Avanesyan 2002 yılında Rusya'nın Pyatigorsk şehrinde doğdu. Avanesyan, Ağustos 2024'ten bu yana Ermenistan bayrağı altında oynuyor.
Takvİm
Anket
Bu yıl Ermenistan ile Türkiye devlet sınırı iki ülke vatandaşları için açılır mı?
Pİyasalar
EUR | TRY | USD |
549.84 | 90.05 | 485.12 |